Anksiyete Bozukluğu
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Yaygın Anksiyete Bozukluğu, sıklıkla gözden kaçan ve yeterince tanınmayan bir ruhsal bozukluktur. Yaygın anksiyete bozukluğunda, kişide nedeni belirsiz bir endişe, olumsuz olayların gerçekleşebileceği ile ilgili beklenti görülmektedir. Geçmeyen, abartılı ve dirençli bir kaygı bozukluğun en temel özelliğidir. Kaygının nedeni belirsizdir. Yaygın anksiyete bozukluğuna sahip kişilerin endişeleri gün boyunca sürer ve denetlenemez niteliktedir. Kaygı her zaman hissedilmektedir. Son yıllardaki çalışmalar, yaygın anksiyete bozukluğunun oldukça sık izlenen bir hastalık olduğunu göstermektedir. Ayrıca, başta depresyon ve diğer anksiyete bozuklukları olmak üzere çeşitli psikiyatrik rahatsızlıkların gelişiminde de bir risk faktörüdür. Bu sebeple erken tanı ve özellikle erken başvurulan psikoterapi diğer rahatsızlıkların gelişimini önleyebilir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunda sürekli, yoğun ve durumla uygun olmayan bir endişe söz konusudur. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışına çıkacak, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün olmayacak gibi hissederler. Denetlenemez nitelikte olan endişe hali en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer. Kişi evhamları, kuruntuları ile uğraşır durur. Hayat sakinken bile kaygı, endişe, evham devam eder. Çocuk okuldan beş dakika gecikse ‘acaba kaza mı geçirdi’, başı ağrısa ‘acaba kötü bir hastalık mı var’, misafir gelecek olsa ‘acaba aksaklık mı olacak’ gibi düşünceler hayatı kabusa çevirebilir.
Endişeyle birlikte sürekli bir tedirginlik, kolay yorulma, odaklanmakta güçlük çekme, çabuk kızma, kas gerginliği ve uyku bozukluğu gibi fiziksel bulgular da izlenir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Ne Sıklıkla Görülür?
Yaygın anksiyete bozukluğu sık görülen bir psikiyatrik bozukluktur. Toplumdaki her 100 kişiden 5-8’i bu rahatsızlıkla mücadele etmektedir. Kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülür. Kadınların, olumsuz yaşam olaylarına erkeklere oranla daha duyarlı olmaları ve hormonal etkilerin bunun sebebi olduğu düşünülmektedir.
Başlangıç yaşını belirlemek güçtür. Hastalık küçük yaşlarda ve sinsice, yavaş yavaş başladığı için hastalar başlangıç yaşını genellikle hatırlayamazlar. Ancak tedaviye başvuru genellikle 20’li yaşlardadır. Hastaların sadece üçte biri psikiyatrik tedavi için başvurur. Büyük çoğunluğu kas ağrıları, nefes darlığı, çarpıntı gibi belirtiler nedeniyle diğer hekimlere gider. Hastalık belirtileri dalgalı seyreder, iyileşmeler ve alevlenmeler gözlenir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?
Çoğu psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi yaygın anksiyete bozukluğunun da kesin sebebi anlaşılmış değildir. Ancak suçlanan pek çok faktör vardır. Genetik komponenti araştıran çalışmalarda açık ama tanımlanması zor bir genetik yatkınlık dikkat çekmektedir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastaların birinci derece akrabalarının %25’i hastalıktan etkilenmektedir. Bu oran toplumda görülme sıklığından çok fazladır.
Yaygın anksiyete bozukluğunda beyinde bazal ganglionlar, limbik sistem ve frontal korteksin etkilenmiş olabileceği düşünülmektedir. Beynimizde sinir hücreleri arasında bilgi iletimini sağlayan bazı maddeler vardır. Bu kimyasal maddelere nörotransmitter denir. Beynimiz hücreler arası ileti yoluyla düşünce, duygu, hafıza gibi fonksiyonların oluşumunu sağlar. Bu maddelerin hücreler arası alanda dengesinin bozulması, artması veya azalması beyinde bilgi akışını bozar. Bu kimyasal maddelerden biri olan GABA’nın ve serotonin düzeylerinin dengesindeki bozukluk hastalığın oluşumundan sorumlu tutulan faktörlerdendir.
Bilişsel kurama göre yaygın anksiyete bozukluğunda hatalı tehlike algısı vardır. Çevredeki olumsuz detaylara aşırı dikkat ve bilgi işlemede bozulmalar izlenir. Kişinin belirsizliğe tahammülü yoktur. Abartılı tehdit algısı, bireye çözmesi gereken bir sorun olduğunu hissettirir. Tehdit sinyalleri, kötü olayları en aza indirme ya da onlardan kaçınmak için etkili bir yol bulma ihtiyacını haber verir. Bir süre sonra endişenin kendisi beynimiz tarafından tehlike için alınmış bir tedbir olarak algılanmaya başlar. Beynimiz, ‘endişeleniyorum demek ki farkındayım, dikkat ediyorum, hemen müdahale edebilirim’ şeklinde çarpıtılmış bir biliş geliştirir. Bu noktada endişelenmek=tedbir almak anlamına gelir. Endişe, gelecekteki tehlikenin önlenmesi için yapılan bir girişim haline gelir. Bu yanlış algı iyileşmenin önündeki en büyük engeldir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Gerçek bir neden olmadan ortaya çıkan, aşırı, denetlenemeyen nitelikteki endişe hastalığın temel belirtisidir. Gerçek bir neden olsa bile endişe aşırıdır. Çoğu zaman kişi endişesinin aşırı olduğunu kabul eder. Bu insanlar çevrelerinde “aşırı evhamlı” olarak tanınırlar.
Yaygın anksiyete bozukluğunda, hem psikolojik hem de fiziksel bulgular vardır. Geçmeyen korkulu beklenti hali, çabuk sinirlenme, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma, konsantrasyon güçlüğü ve huzursuzluk hissi, yorgunluk, unutkanlık gibi belirtiler olabilir. Unutkanlığın sebebinin dikkat dağınıklığına bağlı olarak yaşananların hafızaya yeterince kaydedilememesi olduğu düşünülür. Endişeyi çoğaltabilecek durumlardan kaçınmak, endişe yaratacak durumları ertelemek sık görülür. Yaşanan kaygı, beynimize ‘tehlike var’ sinyalleri verir ve vücudumuzda otonom sinir sistemi aşırı duyarlı hale gelir. Bu aşırı duyarlılığa bağlı çarpıntı, ellerde titreme, nefes alıp vermede zorluk, göğüste sıkıntı hissi olabilir. Kaygıyla birlikte kaslarda aşırı gerginlik, sırt ağrısı, baş ağrısı olabilir.
Hastalar, yaygın anksiyete bozukluğu belirtilerini sıklıkla hayat boyunca taşırlar ve neredeyse bu durumlarına alışmışlardır. Bu nedenle ilave bir sorun olmadan doktora pek başvurmazlar. Tedavisiz kalmak hem bireyin hayat kalitesini bozar hem de aşırı kaygılı bir bireyle sürekli yaşamak zorunda kalan yakınlarının hayat kalitesini bozar.
DSM-5’e göre yaygın anksiyete bozukluğu tanı kriterleri şunlardır;
- En az altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinliklerle (işte ya da okulda başarı gösterebilme gibi) ilgili olarak, aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) vardır.
- Kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çeker.
- Bu kaygı ve kuruntuya aşağıdaki altı belirtiden üçü (ya da daha çoğu) eşlik eder (en azından kimi belirtiler son altı ayın çoğu gününde bulunmuştur) :
- Dinginleşememe (huzursuzluk) ya da gergin ya da sürekli diken üzerinde olma.
- Kolay yorulma.
- Odaklanmada güçlük çekme ya da zihin boşalması.
- Kolay kızma.
- Kas gerginliği.
- Uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük çekme ya da dinlendirmeyen, doyurucu olmayan bir uyku uyuma).
- Kaygı, kuruntu ya da bedensel belirtiler, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.
- Bu bozukluk, bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun (örn. hipertiroidi) fizyoloji ile ilgili etkilerine bağlanamaz.
- Bu bozukluk başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
Anksiyete Bozukluğunun Tanısı Nasıl Konulur?
Yaygın anksiyete bozukluğunun tanısı esas olarak psikiyatri hekimi tarafından yapılan muayene ve kişinin geçmiş hastalık öyküsünün değerlendirilmesi ile konur. İlk başvuruda doktor uygun görürse kapsamlı bir psikiyatrik değerlendirmenin yanı sıra, bu belirtilerin herhangi bir fiziksel hastalıktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için bazı tıbbi tahliller yapacaktır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunun Tedavisi
Hastaların çoğunluğu tedaviden yarar görür. Yaygın anksiyete bozukluğunun tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapi etkili olmaktadır. Bilişsel davranışçı psikoterapiler; metakognitif terapi, klasik bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi ve gevşeme egzersizleri tedavide faydalı olabilir. Sadece ilaç tedavisi kullanılabileceği gibi beraberinde psikoterapi de kullanılabilir. Belirtiler çok rahatsız edici düzeyde değilse sadece psikoterapi de kullanılabilir.
Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar beyinde bilgi iletiminden sorumlu olan nörotransmitter denen bazı maddeler üzerine etki ederler. Özellikle antidepresan olarak adlandırılan ilaçlar düzenli kullanılırsa tedavide başarı sağlanır. İlaç tedavisine başlandıktan yaklaşık 15 gün sonra tedavi etki etmeye başlarlar ve iyilik hali sağlanır. Anksiyolitik olarak adlandırılan ilaçların bir kısmı hemen etki eder ama uzun kullanımları bağımlılık yapabileceğinden doktorunuz tarafından kısa sürede kesilecektir. İlaç tedavisine belirtiler tam düzelse bile yaklaşık bir yıl devam edilir.
Yaygın anksiyete bozukluğunda iki tip endişe olduğu düşünülür. Birincisinde kişiler endişelenmeyi devam ettirerek, gelecekte olabilecek tehlikelerin önüne geçtiklerine inanır. ‘Endişelenmek sevilen kişileri tehlikeden korur’, ‘endişelenmezsem düşünmem, düşünmezsem tedbir alamam’ gibi düşünceler endişeyi gittikçe artırır. Bu bilişsel bir çarpıtmadır. İkincisinde birey yaşadığı yoğun endişelerin vereceği zararlardan endişelenmektedir. Bunu meta endişe denir. Ayrıca bireyde belirsizliğe tahammülsüzlük vardır.
Bilişsel davranışçı terapilerde hatalı bilişsel süreçler alternatif bakış açılarıyla yeniden yapılandırılır. Terapist, bireyin temel şikayeti olan durumun altında yatan inanışlarının, zihinsel süreçlerinin farkına varmasını amaçlar. Sorun çözme becerilerini geliştirir. Nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizlerini kullanarak hem endişeyi kontrol etmeyi hem de anda kalmayı öğretir. Spor yapmak, uyku düzenini sağlamak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, çay ve kahve tüketimini azaltmak, karmaşık ilişkilerden mümkünse uzak durmak da kaygı düzeyini azaltır.
Kaygı Nedir?
Kaygı, kötü bir şey olacakmış hissinin yaşandığı, gerginlik duygusudur. Korkunun, kaygının insan için yararlı olduğu, hayatın devamlılığını tehdit eden olaylara karşı savaş ya da kaç yanıtını oluşturarak biz insanları koruduğu düşünülür. Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Hepimiz normal şartlarda hafif kaygılıyızdır. Kaygımız olmasa sabah kalkıp işe gitmeyiz, akşam yemeği için alışveriş yapmayız, sağlık kontrollerine gitmeyiz. Sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz zaman doğacak kötü sonuçları hesaplamak ve bu hesabın beraberinde getirdiği kaygı, endişe bizim için itici bir güç sağlar. Kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Korkmak, kaygılanmak tehlike tehdidine karşı normal bir tepkidir. Gerçek olabilecek tehlikede korkunun bizi uyarma ve koruma işlevi vardır. Bu tür kaygı hafiftir, baş edilebilir düzeydedir, günlük işlevselliğimizi bozmaz, bizi geleceğe hazırlar. Kaygı, kişinin hem yeni koşullara uyumunu sağlar hem de onu geliştirir, güçlendirir.
Anksiyete, kaygı; uyum sağlayıcı, ruhsal gelişimi olumlu yönde geliştirici işlevi yanında, engelleyici işlev de görebilir. Anksiyetenin ortada somut bir tehlike olmaksızın yaşanması, sık ve şiddetli bir biçimde ortaya çıkması ve kişinin olağan yaşamını etkilemeye başlaması artık hastalık düzeyinde olduğunu gösterir. Anksiyetenin ortaya çıkardığı yoğun korku ve endişeye vücutta bir takım duyumlar da eşlik edebilir. Göğüste daralma hissi, kalp çarpıntısı, terleme, baş ağrısı, sık tuvalete gitme gereksiniminin doğması, midede ağrı, huzursuzluk, yerinde oturamama gibi belirtiler olabilir. Anksiyete bazı kişilerde sıkıntı hissi ve korku şeklinde görülürken bazı kişilerde de yoğun kas ağrıları şeklinde görülebilir.
MC Clinic İle Sorunlarınıza Birlikte Çözüm Bulalım.
Alanında uzman psikiyatrist ve psikologlardan oluşan ekibimiz ile Kayseri’de hizmetinizdeyiz. Ekibimiz hakkında bilgi almak ve randevu oluşturmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.