Obsesif Kompulsif Bozukluk
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?
Biz insanların zihninden her gün binlerce düşünce geçer. Bu düşüncelerin kimi mantıklıdır. Büyük kısmı ise hayatımıza faydası olmayan, işimize yaramayan ve mantıksız düşünceleri içerir. Bu düşünceler gün içinde zihnimizden hızla akan bir nehir gibi geçip gider. Bazen, bazı düşüncelere aşırı önem verir, üzerinde tekrar tekrar düşünür, akıp gitmelerine izin vermeyiz. Çeşitli sebeplerle onlara takılıp kalırız. Aklımıza gelen düşünceler bize rahatsızlık veriyorsa, bunu kontrol etmeye çabalamamız doğaldır. Ancak düşünce kontrol edilmeye çalışıldıkça kontrolden çıkar, tam tersi etkiyle artmaya başlar. Çoğu zaman bu düşüncelerle baş edebilir, günlük hayatımız, işlevselliğimiz bozulmadan sorunu çözebiliriz. Bazen de işler ters gider.
Takıntılı düşünceler, yani kişinin zihninden uzaklaştırılamadığı düşünce ve dürtüler, kişinin isteği dışında gelişir. Kişi sürekli bu düşüncelerin etrafında dolaşır durur. Bunları sorgulamakla çok meşgul olduğu için günlük hayatın diğer aktivitelerini ihmal etmeye başlar. Takıntılı düşünceler, düşünmemeye, zihinden kovmaya çalıştıkça daha da şiddetli bir şekilde gelmeye başlar. Mantık dışı olsa da bunu bilmek düşüncelerin gitmesini sağlamaz. Kişi bir süre sonra bu düşüncelerin verdiği rahatsızlığı azaltmak için bazı yeni davranışlar ve düşünceler geliştirmeye başlar. Bu sayede düşüncelerin verdiği huzursuzluk azalır. Ama bu sefer de sürekli iç huzursuzluğunu azaltmaya yönelik bu yeni davranış ve düşüncelerle uğraşmaya başlar. Takıntılı düşünceler, kişinin sürekli zihnine giriyor, mantık dışı olduğunu bilse bile düşünmekten kendini alamıyor, buna bağlı yoğun bir sıkıntı yaşıyor, günlük hayatı, işlevselliği bunlarla uğraşmaktan bozuluyorsa obsesif kompulsif bozukluk akla gelmelidir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk; obsesyon adı verilen takıntılı düşünce ve dürtüler ile kompulsiyon adı verilen tekrarlayıcı davranışlar ve zihinsel eylemlerden oluşur. Obsesyonlar kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa neden olurlar. Kompulsiyonlar, obsesyonların yol açtığı sıkıntıyı azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan tekrarlayıcı davranış veya tekrarlayıcı düşüncelerdir. Gerginliği azaltmayı, bazı korkulan olayları ya da durumları engellemeyi amaçlayan bu törensel eylemler, kişi tarafından da aşırı ve mantıksız olarak algılanmaktadır.
Obsesif kompulsif belirtiler genellikle kişinin benliğine yabancıdır. Belirtilerin altında zarardan kaçınma ve riski azaltma eğilimi, çabası vardır. Kişi bu belirtilerden kaçınmak, onlara karşı direnmek, onları baskılamak ister. Obsesif düşünceleri azaltmak için yapılan kompulsiyonlar gerginliği azaltır ama olumlu bir his yaşatmaz. Belirtiler, günlük hayatta belirgin sıkıntıya neden olur. Kişi çok ciddi bir zaman dilimini bu yakınmaları ile uğraşarak geçirir. Obsesif kompulsif bozuklukta akıldan geçen düşünceler aşırı biçimde önemsenir. Kişi bu düşünceleri kabullenemez, denetlemeye çalışır. Sorumluluk algısı çok fazladır. Küçük sorunlar aşırı bir tehdit algısı yaratır. Kişide belirsizliğe tahammülsüzlük ve kesinliğe duyulan gereksinim dikkat çekmektedir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Ne Sıklıkta Görülür?
OKB önceleri nadir görülen bir hastalık olarak kabul edilmekteydi. Pek çok kişi tekrarlayan davranış veya düşünceleri özellikle toplum tarafından kabul görüyorsa hastalık olarak görmemekte, bu davranışların hayatını ne kadar etkilediğini fark etmemekte veya çare bulamayacağını düşünerek hiç dile getirmemektedir. Bir ev hanımı sürekli evi temizlese, her gün camları silse kendisi şikayet etmedikçe toplum tarafından takdir bile görebilir. Hafif derecede belirtileri olan çoğu kişi hastalığını gizlediği, çevresine belli etmek istemediği için tedavi arayışında bulunmaz. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda hiç de nadir olmadığı belirlenmiştir. Qbsesif kompulsif bozukluğun her 100 kişiden 2-3 ünde görüldüğü saptanmıştır. Tanı almayacak düzeyde obsesif belirtiler toplumda pek çok kişinin hayatını önemli düzeyde etkilemektedir.
Hastalık genellikle ergenlik döneminde başlar. Ama okul öncesi dönem dahil herhangi bir yaşta görülebilir. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklerden fazladır. Hastalık erken yaşlarda başladığında daha ağır seyirli, tedaviye yanıtın daha kötü olduğu görülmüştür. Olguların %70’i 20 yaşından önce başlamaktadır.
Obsesif Kompulsif Bozuklukta Seyir Nasıldır?
Belirtiler genellikle yavaş başlangıcıdır. Obsesyon ve kompulsiyonların şiddeti ve biçimi zamanla değişebilir. Hastalık genellikle kronik seyirli ve inişli çıkışlıdır. Ama özellikle stres faktörleri ile birlikte belirtilerde şiddetlenmeler görülebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Neden Olur?
Çoğu psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi obsesif kompulsif bozukluğun nedeni tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak pek çok araştırma ve suçlanan pek çok faktör vardır.
Biyolojik Nedenler
Hastaların anne-babalarında ve diğer birinci derece akrabalarında obsesif kompulsif bozukluğun sık olarak görülmesi hastalığın genetik olabileceğini düşündürmektedir. Hastaların birinci derece akrabalarının %35’inde bu hastalık görülmektedir. Beyindeki sinir hücreleri birbirleriyle elektriksel sinyallerle haberleşir. Nörotransmitter adı verilen bazı kimyasal maddeler, bu elektriksel mesajların bir sinir hücresinden diğerine taşınmasına yardımcı olur. Bu hastalıkta beyinde hücreler arası alanda bu kimyasal maddelerden biri olan serotoninin denge bozukluğu olduğu izlenmiştir. Tedavide kullanılan ilaçlar da bu dengenin yeniden düzenlenmesini sağlar.
Psikososyal Nedenler
Hastalığa biyolojik ve genetik yatkınlıkları olan kişilerde yoğun, baş etmekte zorlandıkları bir strese maruz kaldıkları zaman psikiyatrik hastalık gelişebilmektedir. Veya hastalık hafif seyrederken stres faktörleri ile şiddetlenebilir. Çocukluk çağı travmaları, fiziksel hastalık, sevilen birinin kaybı, iş veya okulla ilgili sorunlar, ilişki problemleri, cinsel taciz gibi ciddi stres faktörleri, evlilik veya bir çocuğun dünyaya gelmesi gibi aslında çok sevindirici ama zorlayıcı hayat olayları hastalığı tetikleyebilir. Yüksek zarardan kaçma davranışı ve düşük heyecan arama davranışının belirtilerin oluşumu ve devamına katkıda bulunduğu düşünülmektedir. Irk, sosyoekonomik durum, eğitim düzeyi, din, fiziksel sağlık durumu ile obsesif kompulsif bozukluk arasında bir ilişki yoktur.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Tanı Nasıl Konulur?
Obsesif kompulsif bozukluğun tanısı esas olarak psikiyatri hekimi tarafından yapılan muayene ve kişinin geçmiş hastalık öyküsünün değerlendirilmesi ile konur. Hastalığın tanısını tek başına koyduracak bir tahlil yoktur.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtiler Nelerdir?
Obsesyon ve kompulsiyonlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Bazı hastalarda sadece obsesyonlar vardır.
Obsesif kompulsif belirtiler beş grupta toplanabilir:
- Bulaşma, hastalık obsesyonları ile birlikte temizleme, el yıkama kompulsiyonları
- Kuşku obsesyonları ile birlikte kontrol etme kompulsiyonları
- Simetri, düzenle ilgili obsesyon ve kompulsiyonlar
- Biriktirme, toplama kompulsiyonları
- Obsesyonel yavaşlık
Bulaşma obsesyonları çok sık görülür. Kişinin, bedeni veya giysilerine kir, mikrop, idrar ve diğer beden salgıları bulaşacağına ilişkin takıntıları olabilir. Tuvalete gittiğinde üzerine idrar sıçramış olabileceği; el sıkışmayla ya da kapı tokmakları, para gibi nesnelere dokunmayla pislik bulaşabileceği şeklinde düşünceler vardır. Kişi her yerden mikrop bulaşabileceğini düşünebilir. Bulaşmayı önlemek için eşyalara, insanlara dokunmaktan kaçınabilir. Kendi eşyalarını diğer insanların kirleteceğini düşünerek onların dokunmasını istemeyebilir. Temizlenmediğini düşündüğü için ellerini tekrar tekrar yıkayabilir, banyoda saatlerce kalabilir. Bu tür obsesyonları olan kişilerin elleri aşırı yıkanmaktan kızarık ve çatlaklar içinde olabilir. Evi tekrar tekrar temizleme, kıyafetlerini çıkarmadan kimseyi eve almama, mikrop bulaşacağı korkusuyla misafir kabul etmeme gibi şikayetler olabilir.
Kuşku obsesyonları da çok sık görülür. Kişinin yaptığı eylemi yapıp yapmadığından emin olamama durumudur. Kişi örneğin kapıyı kilitlediğini bilse bile sürekli kontrol etmek ister. Kendini durdurmaya çalıştıkça gittikçe gerilir. En sonunda kalkıp kontrol etmek kompulsiyondur. Kontrol davranışı kişiyi rahatlatır. Ama bu sefer de ‘kilitli mi diye bakarken açmış olabilir miyim’ gibi düşünceler gelmeye başlar. Kişi bu düşüncelerin saçma olduğunu bildiği halde rahatlamak için tekrar kapıyı kontrol eder.
Obsesyonlar cinsel içerikli de olabilir. Cinsel içerikli obsesyonlar, kişi için sıklıkla utanç verici ve kabul edilemez niteliktedir. Kişinin aklına, uygun olmayan kişilerle uygun olmayan cinsel içerikli düşünceler gelir. Genellikle dindar insanlarda günah sayılan düşüncelerin sürekli, takıntı şeklinde akla gelmesi de çok rahatsızlık verici obsesyonlardır. Kişinin aklına kendi inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde düşünceler gelebilir. Bu düşünceleri aklından atamadığı için kendini suçlar, günahkar hisseder.
Obsesyonların içeriğinde kendine veya başkalarına yönelik öldürme, yaralama, çeşitli şekillerde zarar verme düşünceleri olabilir. Yeni doğum yapmış bir annenin bebeğine zarar verebileceği biçiminde takıntılı düşüncelerinin olması, bu duruma örnek olarak verilebilir. Bu anne ‘ya yaparsam’ korkusuyla bebeğiyle yalnız kalamaz, ona bakamaz.
Kompulsif davranışlar, bir sıkıntıyı gidermek, korku yaratan bir olayı etkisizleştirmek ya da önlemek üzere yapılmaktadır. Ancak yapılan etkinlik, önlenmek istenen şeyle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da aşırıdır. Kompulsif davranışlara karşı direnildiğinde kişi yoğun bir gerginlik yaşar. Bir takım davranışları belli bir tarzda ve sayıda tekrarlama, otomobil plakalarını, yerdeki karoları sayma, belli eşyalara belli sayıda dokunma, gereksiz olduğu halde bazı eşyaları biriktirme veya atamama şeklinde kompulsiyonlar olabilir. Düzenli ve simetrik olma, eşyalar düzenli olmadığında strese girme, sürekli duş alma isteği, sürekli bir şeyleri kontrol etme ihtiyacı duyma, bir duayı, kelimeyi veya ifadeyi içten içe sürekli tekrarlama olabilir.
Takıntılı düşünceler ve durdurmak için yapılan davranışlar kişinin günlük etkinliklerini yerine getirirken yavaşlamalarına neden olur. Bu duruma ‘obsesyonel yavaşlık’ denir. Kişi sürekli düşünmekten veya tekrarlayan davranışları yüzünden sıradan işlerini bile yapamaz hale gelebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Tedavisi
Panik atak belirtileri yaşıyorsanız şimdiye kadar pek çok kere dahiliye, kardiyoloji ya da acil polikliniğine başvurmuşsunuz dur. Doktor hastanın şikayetlerini öğrendikten sonra belirtilerin altında başka bir rahatsızlık olup olmadığını anlamak için detaylı bir muayene yapacaktır. Çeşitli kan tahlilleri ve EKG isteyebilir. Panik bozukluktan şüpheleniyorsa sizi psikiyatriste yönlendirir.
Panik Bozukluğu, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi panik bozuklukta oldukça etkin yöntemlerdir. Bu yöntemlerin birlikte kullanılması etkinliği daha da artırır. Psikoterapi ilaçlar kesildiğinde dahi iyilik halinin devamını sağlar ve hayat kalitesini artırır.
İlaç Tedavisi
Nörotransmitter denilen bazı kimyasal maddelerin beyin hücreleri arasında bilgi akışını sağladıklarından bahsetmiştik. Tedavide kullanılan ilaçlar bu bilgi taşıyan kimyasallardan biri olan serotonin üzerine etkilidir. Bu ilaçlar sinir hücreleri arasındaki alanda bozulmuş olan serotonin düzeyini dengeler. Yan etkileri çok az ve tedavide etkili ilaçlardır. Bağımlılık yapmazlar. Etkilerinin görülmesi için en az iki hafta kadar beklemek gerekir. İlacın faydalı olup olmadığına karar vermek için ortalama 4-6 hafta düzenli, aksatmadan kullanmak gerekir. Düzensiz kullanım beklenen etkiyi görmememize neden olur.
Tedaviden fayda görmezseniz doktorunuz kullandığınız ilacı değiştirebilir veya onun yanına etkinliği kuvvetlendirecek başka ilaçlar ekleyebilir. İlaç tedavisinden fayda görüldüğü durumlarda tedavi ortalama iki yıl devam ettirilir.
Obsesif Kompulsif Bozuklukta Psikoterapi İşe Yarar mı?
Obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde en iyi başarıyı sağlamak için ilaç tedavisi psikoterapi ile birlikte kullanılmalıdır. En önemli psikoterapi metotlarından biri olan bilişsel davranışçı psikoterapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özellikle tekrarlamaların önlenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Çalışmalar, obsesyona benzer düşüncelerin toplumun %90’ında görülebildiğini ortaya çıkarmıştır. Hastalığın oluşumundaki temel fark bu düşüncelere yüklenen anlam ile ilgilidir. Obsesif kompulsif bozukluk tanısı alan hastalar çeşitli bilişsel hatalar yaparak bu düşünceleri tehlikeli olarak algılar. Kişi düşüncenin oluşturabileceği olası zarardan kendini sorumlu tutmaya başlar. Bu sorumluluk bir yandan gerginlik yaratırken bir yandan da oluşabilecek kötü olayları önlemeye yönelik törensel davranışlara neden olur. ‘Sonuç üzerinde bir etkim varsa, sonuçtan ben sorumluyum’ şeklinde bir düşünce olabilir. Zorlayıcı düşünceler sorumluluk duygusunu aşırı düzeyde tetikliyorsa obsesyonlar ortaya çıkar. Zorlayıcı düşüncelerin altında aşağıdakine benzer hatalı bilişsel süreçler olabilir:
- Bir eylemi düşünmekle yapmak aynı şeydir.
- Bir şeyi düşünmek onun olmasını istemek anlamına gelir.
- Rahatsız edici düşünceyi etkisiz hale getirmemek o zararı istemek anlamına gelir.
Obsesif hastalar kaygı verici düşünceler ile bu düşüncelerden kaçarak ve kaçınarak başa çıkmaya çalışır. Örneğin ‘çocuğuma zarar verebilirim’ düşüncesi olan bir annenin çocuğunu kucağına almama gibi kaçınma davranışları, evde çocuğu ile yalnız kalmak istememe, yanına birini çağırma gibi sorumluluğu paylaşma davranışları olabilir. Zarar verip vermediğinden emin olmak için odasına gidip tekrar tekrar bakabilir, nefesini dinleyebilir. Zarar verebilirim düşüncesi geldiği zaman ‘ben onun annesiyim, zarar vermem’ cümlesini 10 kez tekrarlayabilir. Ama düşüncelerden kaçmaya çalıştıkça, onlar için tedbir aldıkça ya da bastırmaya çalıştıkça bu düşünceler daha da artar ve kısır bir döngü oluşur.
Bilişsel tedavide en önemli adım hastanın kendi düşüncelerini daha az tehdit edici bir şekilde yorumlamasını sağlamaktır. Abartılı ‘tehdit-tehlike-aşırı sorumluluk’ döngüsünün hastalığı nasıl tetiklediği ve nasıl normale dönebileceği konusunda çalışılır.
Obsesif kompulsif bozukluk özellikle ağır seyrediyorsa aile için de çok zorlayıcı olmaktadır. Kişi düşüncelerinin aslında zarar vermeyeceğinden emin olamaz ve yakınlarından onay almaya çalışır. Örneğin eşyalara dokunduğunda elinin kirlendiğini düşünen bir kişi ailesine sürekli ‘kirlendi mi kirlenmedi mi’ diye sorabilir. Aileler genellikle ‘elin kirli değil, merak etme’ gibi güvence içeren cümleler kurarlar. Bu güvence kişiyi kısa süreli rahatlatır. Ama ardından sıkıntı hissi katlanarak devam eder. Bu nedenle ailelerin güvence veren konuşmalardan uzak durması gerekir. ‘Doktorun bu konuda yorum yapmamı yasakladı’ denilebilir.
Sıkıntının azalması için elinin kirli olduğu düşüncesi ile belli bir süre kalmak gerekir. Terapist bunun için kolaydan zora doğru giden bir takım ödevler verir. Ödevlerle seyreden bu terapi süreci davranış terapisidir. Davranış tedavilerinde amaç hastayı kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma ve kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle karşı karşıya getirmektir. Bu kaygı veren düşüncelerle, onlardan kaçmadan kalabilen kişi aslında tehlike olmadığını fark etmeye başlar.
MC Clinic İle Sorunlarınıza Birlikte Çözüm Bulalım.
Alanında uzman psikiyatrist ve psikologlardan oluşan ekibimiz ile Kayseri’de hizmetinizdeyiz. Ekibimiz hakkında bilgi almak ve randevu oluşturmak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
